Çağımızın karmaşık insan ilişkilerine iki kardeşin ruh dünyalarından samimi bir bakış;
2024'ün son aylarında çok konuşulan bu kitabı ancak 2025'in ikinci ayında okumaya fırsat bulabilmiş oldukça kaygılı bir okur olarak, henüz okumaya fırsat bulamamış veya okuyup da kitap hakkında yazılıp çizilmiş bir şeyler daha olsa da onları da okusam diyen okuyucular için içimden geldiğince bir inceleme yazmak istedim.
Kitabın yazarı Sally Rooney; yüksek olasılıkla 2018 yılında yayımlanan Normal İnsanlar romanı ile adını duymuş olabileceğiniz, milenyum sonrası çağdaş edebiyatın önde gelen isimlerinden biri olarak kabul edilen ve ağırlıkla insan ilişkileri, kimlik, aşk ve toplumsal sınıf temalarını işleyerek geniş bir okuyucu kitlesine sahip olan İrlandalı genç bir kadın yazardır.
Peki, kitaba adını veren Intermezzo ne demek? Bir tiyatro oyununun veya operanın perdeleri arasında dekor değişmesine ve oyuncuların hazırlanmasına fırsat vermek için sunulan müzikli kısa oyunlardır.
Satrançtaki terim anlamına göre ise Intermezzo; (Türkçe: ara hamle), bir oyuncunun, beklenen hareketin (genellikle taş değişimindeki geri alma hamlesi) yerine ilk önce rakibin cevap vermesi gereken anlık bir tehdit oluşturması ve sonrasında beklenen hamleyi oynaması mantığındaki bir satranç taktiğidir.
Romanda da Peter ve Ivan, her seferinde aslında kendi hayatlarında çözüme kavuşturmaları gereken sorunları ve kendi iç dünyalarında çatışmaları bulunmasına rağmen, kendi hayatlarına ilişkin yapmaları gereken asıl hamleyi yapmadan önce birbirlerine beklenmedik fevri eylemlerde bulunuyorlar. Her okuyanın farklı yorumlayabileceği bu isim-içerik ilişkisi benim içimden böyle geçti.
Kelimenin satranç oyunu bağlamındaki anlamı ve romanda Ivan'ın bir satranç dehası olması nedeniyle satranç oyunun büyük bir yer kapladığı düşünüldüğünde, hikayesine dahil olduğumuz tüm karakterlere yer veren şu kapak tasarımının çok daha başarılı ve etkileyici olduğu kanısındayım:
Romanın Can Yayınları'nın sitesinde bulunan tanıtım yazısı şu şekilde:
"30'lu yaşlarındaki beyaz yaka avukat Peter gençlik aşkı Sylvia'yı sever ama onunla birlikte olması sağlık nedenlerinden ötürü mümkün değildir. O da teselliyi kendini uyuşturmakta ve üniversite öğrencisi Naomi'yle yaşadığı yüzeysel ilişkide arar. Kardeşi Ivan ise 22 yaşındadır ve sosyal açıdan beceriksiz, uyumsuz biridir. Profesyonel satranç oyuncusu olan Ivan, satranç için gittiği bir şehirde sıkıntılı bir geçmişi geride bırakmaya çalışan Margaret'le tanışır ve hayatları iç içe geçer. Birbirine hiç benzemeyen iki erkek kardeşin arzu, çaresizlik ve olasılıklarla dolu yeni bir ara faslın eşiğindeyken gerçek sevgiyi ve hayatta anlam arayışını konu alan İntermezzo son yılların çok satan fenomen yazarı Sally Rooney’nin son başyapıtı.
Başka insanların talepleri bitmez, yalnızca çoğalır.
Hep daha karmaşık, daha zordur.
Bu da, diye düşünüyor, daha çok hayat, hayatın hep daha fazlası demenin bir başka yolu."
Açıkçası ne Peter, ne de Ivan normal şartlarda sevebileceğim karakterde kişiler. Başlangıçta karakterlerin hemen hepsi rahatsız edici olsa da, gittikçe onları tanıyıp kişiliklerine alışmaya, ilerleyen bölümlerde ise hikayenin bağlamına adapte olup karakterler ile aynı dünyada yaşadığımızı hissetmeye başlıyoruz. Başta gözümüze eğreti görünen durumlar, bizi irite eden olaylar; karakterlerin iç dünyasını özümseyip hisleri ile empati kurabilmeye başlayınca normalleşiyor ve anlaşılabilir geliyor.
Ivan Margaret'le tanıştığı gün, Margaret oldukça hoş, alımlı, ilgi çeken bir kadın olarak tasvir ediliyor. Ancak ilerleyen süreçte gerek Margaret'in sürekli yaş vurgusu yapması ve bu konudaki huzursuzluğu, gerek Peter'ın Ivan'a verdiği tepki, bize ilk betimlemeleri unutturup Margaret'i orta yaşlı ve bakımsız biri gibi hatırlamamıza ve Ivan ile arasında uçurumlar bulunduğunu düşünmemize neden oluyor. Son bölümde Peter ile Margaret tanıştığı zaman Peter'ın Margaret hakkındaki düşünceleri ile yeniden ilk bölümlerdeki Margaret betimlemesini hatırlıyor ve onu olduğu çekici ve güzel haliyle hayal edebiliyoruz.
Peter'ın Sylvia ve Naomi ile aralarında mutabakat sağlanmamışken; kızların ikisi de birbirlerinden haberdar olmasına rağmen birbirleri hakkındaki sorularında veya Peter kendi yanlarında olmadığında rahatsızlıkları açıkça belli oluyor. Son kısımda ise Sylvia Peter'a bu durumu çözüme kavuşturacak teklifi yaptığında, okur olarak bu durumu eğreti görmüyoruz, hatta rahat bir nefes alıyoruz; zira buraya kadarki süreçte Peter'ın iki kadına karşı hislerini de içselleştirmiş olduğumuz için, bizim de gönlümüz yalnızca birinden yana olamıyor. Peter için Naomi baskınlığı tadıp kendisini güçlü hissettiği, ihtiyaç duyulan, istenen, arzulanan olduğu, büyük olduğu, kanun koyucu olduğu yer iken; Sylvia ise huzur bulduğu, entelektüel anlamda dengi olarak bu bakımdan doyurulduğu, aile olma gibi daha sıcak, daha manevi hislerini tatmin ettiği yerdi. Bu yüzden ne Peter için, ne de Peter'in iç dünyasına hakim olan bizler için, ikisinden birini seçmek mümkün değil.
Hayatlarının bundan sonraki evresi anlatılmamışsa da, son birkaç sayfanın verdiği hissiyattan, Peter, Sylvia, Naomi, Ivan ve Margaret'i; ortasında kocaman bir doldurulmuş hindi bulunan, eski ve büyük ahşap mobilyalarla döşenmiş geniş bir salon masasının etrafında neşeyle sohbet edererek Noel'i kutlarken tasvir edebiliyor, ve içimizde sıcak bir mutlulukla kitabın kapağını kapatabiliyoruz.
Kitabın dil ve anlatımından bahsedecek olursak; tek bir ana karakter ekseninde kalmaması, iki kardeşin de bakış açısını, hatta zaman zaman Margaret'in de bakış açısını yansıtan bölümlerden oluşması farklı bir okuma deneyimi sunuyor.
Ancak kitabın yazım dilinden rahatsız olduğumu itiraf etmeliyim. Şimdiki zaman kipiyle yazılmış cümleler, okumaya başladığım ilk andan itibaren bende bir olmamışlık hissiyatı yarattı. Ayrıca, uzun betimlemeler ve psikolojik/sosyolojik araştırmalar ile desteklenerek yapılan derinlikli tahliller ile dolu klasik romanları okumaya alışmış birini tatmin edecek bir anlatıma da sahip olmadığını söylemek gerekir.
Yine de, çağdaş edebiyatta okunmaya değer bir eser olduğunu düşünüyorum.


Yazışına kurban gülüm 😚 calt
YanıtlaSil